26 Mart 2009 Perşembe

göçmek....

"İstanbul, bir büyük şehir... Geniş, uçsuz bucaksız... İstanbul'a Balkanlardan gelen, her zaman 'soğuk hava dalgası' olmaz a!..Göçmen kuşlar gibi insanlar da göçer gelir İstanbul'a..."

24 Mart 2009 Salı

23 Mart 2009 Pazartesi

pandora'nın kutusu


ağustos sonu ya da eylül başı mikel'den gelen bir mail-mikel o zamanlar san sebastian film festivalinde çalışıyordu- altın istiridye ödülünü pandoranın kutusunun aldığını muştuladı bana.düne kadar filmi izlemediğim için filme dair bir yorum yapmamıştım ama yeşim ustaoğlu'nun daha önceki 3 filmini izlediğimi ve çok beğendiğimi söylemiştim.Güneşe yolculuk-Sırtlarındaki Hayatlar-Bulutları Beklerken-3ü de üzerine çok konuşulmayan,görünmez kılınmak isteyen kadınlar,kürtler,rumlar hakkındaydı. pandoranın kutusunu daha önce hiç gitmediğim yeşilçam sinemasında izledim.hem bilet ücretleri hem de ambiansı açısından uğrak yerim olacağa benziyor.aslında ses sistemi ve de koltuk düzeni çok güsel değil,ama önlerden bi yere oturursanız ve de film sizi içine çekecek kadar güzelse,dış etkenlerden çok da rahatsız olmuyorsunuz.

Aynı festival başrol oyuncusu Fransız Tsilla Chelton’ya da en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırmış,kadının performansı cidden çok iyiydi.Filmde çok az diyolog vardı,3kardeşin anneleriyle ilişkileri makrosunda birbirleriyle,aileleriyle olan ilişkileri konu edilmiş.ayrıca filmde anane ve torunun 23yıl sonra ilk kez tanışmaları ve de beraber kendi içlerine ve köylerine olan yolculuğu anlatılıyor.



20 Mart 2009 Cuma

D.O.T


Kutsalımsı-kutsalımtırak (kutsal olan ekşi:))bilgi kaynağına göre wikipedia olurlar kendileri;DOT Britanya'da doğmuş olan In-yer-face akımı oyunlarını Türkiye'de ilk kez sahneleyen özel tiyatroymuş.Bana gitmek bir türlü nasip olmadı, gelen newsletterlarına hayran hayran bakıyorum sadece,bazen 20ytl vermek istemediğimden bazen de biletleri çok önceden almak gerektiği için gidemedim .Mısır Apartmanında küçük bir tiyatro salonu,kemikleşmiş bir izleyici kitlesi olduğu da düşünülürse zaten bilet bulmak bir hayli zor,ama son dakika bileti diye bir tür bilet daha var o 15ytl,gelmeyenlerin yerleri satılıyor.Geçen arkadaşım gitmiş,Kürklü merkür’e,son kez oynanmış,çok çarpıcıymış,bugüne kadar izlediği en değişik en etkileyici oyunmuş.ben de en eninden kıskandım valla....

Ben bu yazıyı niye yazıyorum. Dot, Bilsar’ın ortaklığıyla, in yer face tarzındaki bir yazarın, Mark Ravenhill’in oyunlar dizisi Vur/Yağmala/Yeniden’ i sahneliyormuş.gazetede bu adamın röportajı vardı.zat-ı muhteremin cevabı çok hoşuma gitti. “Nasıl oyun yazarı oldunuz?” sorusuna “eleme yöntemiyle” diye cevap vermiş Ravenhill. “Kötü bir oyuncuydum, kötü bir yönetmendim, sahne amiri olmam imkânsızdı çünkü çok dağınıktım, tiyatroda yapılacak tek bir şey kalmıştı benim için, oyun yazmak”.

Devlet tiyatrosundan şiddetle olmasa da önerebileceğim oyunlar;sokratesin son gecesi,ben ruhi bey nasılım,ne dersin azizim,ful yaprakları,hiçbirinden çok etkilenmedim ama pişman da değilim,şehirden de tekrar çal sam eğlenceliydi,woody’nin oyunu ama bu sezon oynamıyor sanırım. bi de pera'dan şerefe hatıralar;tüm boyunca o kadar içtiler ki biz de çıkışta soluğu çalıntıda aldık. oyuncular harikaydı..

allahım hazirandan sonra ne acı ki,öğrenci indirimini naftalinleyip evimizin en ücra köşesine koyacağız,taa kii yaşlılık indirimine kadar yediğimiz kazıklardan köyümüze yol olacak....